Kuş Hikayesi – En Güzel Kuş Hikayeleri

1. Uçamayan Kuş Mimi

Mimi, diğer kuşlardan biraz farklıydı. Ne kadar denese de bir türlü uçmayı başaramıyordu. Kanatları vardı, tüyleri pırıl pırıldı ama gökyüzüne her atlayışında yere konardı. Diğer kuşlar gökyüzünde dönerken Mimi hep aşağıdan bakardı.

Günlerden bir gün, yaşlı bir baykuş Mimi’nin yanına geldi:

— Uçamıyor olman seni değersiz yapmaz. Her kuşun başka bir yeteneği vardır, dedi.

Mimi başını eğdi.

— Ama herkes uçabiliyor. Sadece ben değilim.

Baykuş gözlerini kıstı:

— Peki hiç şarkı söyledin mi?

Mimi şaşırdı. Kanatlarını açtı, derin bir nefes aldı ve ötmeye başladı. O kadar güzel ve büyülü bir ses çıktı ki, ormandaki bütün kuşlar bir anda sustu. Yapraklar kıpırdadı, rüzgâr kesildi, sadece Mimi’nin sesi duyuldu.

O günden sonra Mimi, uçmasa da gökyüzünü sesiyle titretti. Çünkü bazen en yükseğe, kanatlarla değil, kalple çıkılırdı.


2. Gururlu Tavuskuşu Turi

Turi, ormanın en güzel tavuskuşuydu. Kuyruğunu açtığında herkes ona hayran kalırdı. Ama Turi bir süre sonra kibirli olmaya başladı. Diğer kuşlara yukarıdan bakıyor, onların yanında kuyruğunu daha da kabartıyordu.

Bir gün yağmur yağdı. Turi kuyruğunu korumaya çalışırken kaydı ve çamura düştü. Renkli tüyleri kapkara oldu. Diğer kuşlar yardım etmek istediler ama Turi gururundan kabul etmedi. Kimseyle konuşmadan uzaklaştı.

Ormanda yalnız bir hafta geçirdi. Kimse onunla konuşmadı çünkü onun ne kadar gururlu olduğunu herkes hatırlıyordu. En sonunda Turi dayanamayıp döndü. Gözleri dolu dolu bir şekilde:

— Özür dilerim… Renkli olmak güzel ama kalp renkli olmadıktan sonra anlamı yok, dedi.

O günden sonra Turi, sadece kuyruk değil, kalp güzelliğiyle de tanınan bir kuş oldu.


3. Yalnız Karga ve Altın Ceviz

Küçük bir köyün yakınında tek başına yaşayan bir karga vardı. Adı Krok’tu. Kimseyle konuşmaz, sürekli bir ağacın tepesinde tek başına dururdu. İnsanlar onun uğursuz olduğuna inanır, çocuklar yanına yaklaşmazdı.

Bir gün köydeki yaşlı adamın bastonu nehre düştü. Kimse ona yardım edemedi çünkü baston suya kapılıp gitmişti. Tam o sırada Krok, havada hızla süzüldü ve bastonu gagasıyla yakalayarak getirdi. Yaşlı adam şaşkınlıkla:

— Karga ama kahraman! dedi.

Köylüler bu durumu görünce utanıp Krok’tan özür diledi. Artık onu yalnız bırakmıyorlar, her sabah selam veriyorlardı. Krok da onların bahçesine gizlice altın cevizi bıraktı. O günden sonra kimse “karga uğursuzdur” demedi.


4. Rüzgârla Yarışan Serçe Lino

Lino minicik bir serçeydi ama içinde büyük bir cesaret taşıyordu. En büyük hayali, rüzgârla yarışmaktı. Diğer kuşlar bu fikre gülüp geçtiler.

— Rüzgâr görünmez bir devdir, sen ise minnacık bir kuş!

Ama Lino yılmadı. Her sabah daha erken uyanıp kanatlarını güçlendirdi, beslenmesine dikkat etti ve her gün bir önceki günden daha yükseğe uçtu.

Günün birinde büyük bir fırtına çıktı. Ağaçlar devrildi, kuşlar yuvalarına saklandı. Ama Lino korkmadı. Rüzgârın içine atladı, savrulmadı, yükseldi. Rüzgârla yarıştı, dönerek uçtu, kendi dansını yaptı.

Fırtına geçince herkes Lino’yu konuştu. Artık onun adı “Rüzgâr Serçesi”ydi.


5. Kırık Yumurtadan Çıkan Mavi Kuş

Bir sabah ormandaki yuvada kırık bir yumurta vardı. İçinden çıkan yavru kuş diğerlerinden farklıydı. Tüyleri maviydi, kanadı ise biraz eğikti. Diğer kuşlar onu görünce alay ettiler:

— Ne biçim renk bu?
— Bu kanatla uçamazsın!

Ama Mavi kuş, ismini bile bilmediği dünyayı tanımak için sabırlı davrandı. Güneşin doğuşunu seyretti, kelebeklerle konuştu, çiçeklerin kokusunu öğrendi. Bir gün ormanda kaybolan küçük bir sincabı buldu ve onu yuvasına taşıdı.

Ormanın kralı baykuş, onu ödüllendirdi:

— En güçlü olan değil, en yardımsever olan yücedir.

Mavi kuş artık yalnız değildi. Ormanın yeni kahramanıydı.


6. Gökyüzüne Mektup Gönderen Güvercin

Mila, beyaz tüyleriyle parlayan bir güvercindi. Ama bir problemi vardı: Kimse onunla konuşmuyordu. O yüzden bir gün karar verdi: Gökyüzüne mektup yazacaktı.

Yere oturdu, gagasıyla bir yaprağın üzerine şunu kazıdı:

“Merhaba Gökyüzü. Ben yalnızım. Bir arkadaş istiyorum.”

Yaprağı rüzgâra bıraktı. Ertesi gün bir başka kuş, yaprağın bir kopyasını getirip onun önüne bıraktı. Üzerinde şu yazıyordu:

“Merhaba Mila. Ben de yalnızım. Gel gökyüzünde arkadaş olalım.”

O kuş, uzak şehirden gelen bir güvercindi. Artık Mila yalnız değildi. Mektuplar, dostluklara dönüşmüştü.


7. Gölgenin Ardındaki Turna

Turna kuşu Zarif, her gün gölde kendine bakar, uzun boynuna hayran olurdu. Ama bir sabah gölün yüzeyinde kendi yansıması yerine siyah bir gölge gördü. Korktu. Kaçtı. Her gün başka gölde aynı gölgeyi görüyordu.

Sonunda yaşlı leylek ona şöyle dedi:

— O gördüğün şey senin korkun. Kendi gölgeni tanımadan güneşi anlayamazsın.

Zarif durdu. Gölgeye bir daha baktı. Korkusu yavaşça geçti. Ve gölge yerini gerçek yansımasına bıraktı. O gün Zarif anladı: Cesaret, karanlığın içine bakmaktır.


8. Sonbaharı Boyayan Papağan

Roko adında rengârenk bir papağan vardı. Ama sonbahar geldiğinde yapraklar sararır, kuşlar göç eder, Roko yalnız kalırdı. Bir gün yapraklardan biri ona şöyle dedi:

— Rengimiz solsa da kalbimiz sıcak.

Roko düşündü. Rengini paylaşabileceğini fark etti. Uçtu, dallara kondu, yaprakları gagasıyla çizdi, onların üzerine kendi renklerinden bıraktı.

Birkaç gün sonra ormandaki sonbahar, hiç görülmemiş kadar renkliydi. Kırmızı, mor, turuncu, mavi… Roko’nun hediyesiydi bu.


9. Yıldızları Sayan Gece Kuşu

Mavi tüyleriyle gece ortaya çıkan Luma, yıldızlara hayrandı. Her gece onları sayar, isim takardı. Diğer kuşlar:

— Geceleri uyunur Luma, ne işin var gökyüzünde?

derlerdi. Ama Luma vazgeçmedi. Bir gece gökyüzü karardı. Hiç yıldız yoktu. Luma panik oldu. Uçtu, aradı, gezdi. En sonunda dağın tepesinde bir yıldız topu buldu. Göğe doğru uçup onu yerine bıraktı.

Birden bütün yıldızlar tekrar parladı. Luma’nın cesaretiyle gökyüzü yeniden ışıldadı. Artık herkes onun yıldızları hak ettiğini biliyordu.


10. Binlerce Kuşun Ormanı

Yıllar geçti.

Mimi, Turi, Krok, Lino, Mavi, Mila, Zarif, Roko ve Luma artık büyümüştü. Hepsi kendi yollarına gitmişti ama içlerinde bir yerlerde birbirlerini hissediyorlardı. Günlerden bir gün, hepsi aynı anda aynı rüyayı gördü:

Bir tepenin üstünde büyük bir orman vardı. Ve bu orman kuşların sesiyle büyüyordu.

Ertesi sabah, gökyüzünde dokuz kuş bir araya geldi. Hepsi gagalarında birer tohum taşıyordu. Tohumları toprağa bıraktılar. Rüzgâr esti. Yağmur yağdı. Güneş doğdu.

Ve bir yıl sonra…

Tohumlardan binlerce ağaç çıktı.

Ormanın adı artık “Kuşların Ormanı”ydı. Ve her yıl bir çocuk gelip o ağaçlardan birinin altına oturur, yukarıya bakar ve gökyüzündeki kuşları dinlerdi.


🌟 Son Söz

Kimi kuş uçamaz, kimi gururludur, kimi yalnızdır, kimi cesur… Ama her kuşun bir hikâyesi, bir kalbi, bir rüyası vardır.

Bu masalda anlatılan kuşların her biri, senin içinde de yaşayabilir. Belki sen Mimi gibi şarkı söylemeyi seversin. Belki Lino gibi rüzgârla yarışmak istersin. Ya da Mavi kuş gibi farklı olsan bile iyilikle büyüyebilirsin.

Unutma: Her çocuk, içinde bir kuş taşır.
Ve o kuş, bir gün gökyüzünü boyayacak kadar büyüyebilir.

Yorum yapın

Masal Oku En İyi Takipçi Satın Alma Siteleri - Çocuk Hikayeleri

Instagram Takipçi Siteleri en iyi ve güvenilir sağlayıcılara ulaşın.